Endokrin Bozucular ve Sağlık

Erken Çocuklukta Gelişimsel Sorunlar ve Endokrin Bozucular

Günümüzde nörogelişimsel sorun sıklığı, insandaki kimyasal sayısı ve kimyasallar arasında endokrin bozucu olan kimyasalların sayısı artmaktadır. Nörogelişimsel sorun sıklığındaki artışın en azından bir kısmı da çevre ile ilişkilendirilmektedir. Bu yazıda nörogelişimsel sorun olarak, zihinsel gelişim, otizm spektrum bozukluğu ve davranışsal sorunlar üzerinde durulacaktır. Erişkin sağlığı ve hastalığı fetal dönemde gen ve çevre etkileşimi ile programlanmaktadır. Beslenme, stres ve çevresel kimyasallar başlıca çevresel faktörleri oluşturmaktadır. Fetal dönemden sonra da gelişimin hızlı olduğu ilk 2 yıl içindeki etkilenmeler de, yaşamın diğer dönemlerine göre özellik taşımaktadır. Endokrin sistem ile nörolojik gelişim arasında sıkı bir ilişki olduğu için endokrin bozucular nöroendokrin bozucular olarak da tanımlanabilir. Bu yazıda ağır metaller (kurşun, civa, kadmiyum, arsenik, manganez), plastikleştiriciler (fitalatlar, bisfenoller, perfloroalkil bileşikler -PFAS, PFUA), pestisitler (organoklorinler, organofosfatlar, atrazin), çözücüler (glikoleter), alev geciktiriciler (polibromlu difenil eterler-PBDE) ve kalıcı çevresel kirleticiler (PCB, dioksinler) üzerinde durulacaktır. Endokrin bozucu kimyasalların etki mekanizması; hipotalamo-pituiter-gonadal/adrenal aks disfonksiyonu, tiroid hormonu, immün disregülasyon/ inflamasyon, oksidatif stres, nörotransmitter sistem, apopitoz, prefrontal korteks- hipokampus yapı ve fonksiyon değişikliği ve epigenetik mekanizmalar ile olmakta, cinsiyete özgü farklılıkları da içermektedir. Özellikle vücutta yağ dokusunda depolanan bazı kimyasallar ile nörogelişimsel sorunlar arasındaki ilişki için güçlü kanıtlar elde edilmiş ve bu kimyasalların kullanımı yasaklanmış olmasına karşın (kurşunlu benzin, PCB, organofosfat pestisitler vb) özellikle vücutta depolanmayan fakat günümüzde çok yaygın olarak karşılaşılan özellikle plastikleştiricilerin nörogelişimsel sorunların oluşmasında bir etken olabileceği konusunda kanıtlar olmakla birlikte, çalışmalarda, farklı yaş dönemlerinde, farklı metabolitler ve farklı tanı yöntemleri kullanılmıştır. Aslında birey bazında değerlendirildiğinde çok önemli bir fark oluşturmayacak olan 5 puanlık IQ azalmasının tüm topluma yansıması zihinsel yetersizlikte %54 vaka artışı olacaktır. Günümüzde karşılaşmalar ve etkilenimler artık çoklu kimyasallar ile olmaktadır. Non-monotonik doz-cevap eğrisi düşük dozlarda da etki göstererek güvenli bir alt sınırın belirlenmesini güçleştirmektedir. Yaşamın kritik dönemlerindeki (konsepsiyon öncesi, gebelik -ilk 1000 gün ve ergenlik) karşılaşmanın etkisi hemen ortaya çıkmamakta etkilerin ortaya çıkması için sesiz bir latans süresi geçmektedir. Çevrede bulunan pek çok endokrin bozucu kimyasal sadece insan sağlığını değil biyolojik çeşitlilik dengesini de olumsuz etkilemektedir. Yüksek doz akut toksisiteler az yaşanıyor olsa da aslında düşük doz sürekli karşılaşmanın sonuçları önümüzdeki 10 yıllarda daha çok ortaya çıkacaktır. Şu anda kimyasal toksinlerle ilgili olarak bir sessiz pandemi dönemindeyiz. Temel sorun aksi kanıtlanana kadar yeni kimyasal ve teknolojilerin güvenli olduğu varsayımıdır. Unutulmamalıdır ki kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir. İlk adım olarak toplumda ve sağlık çalışanları arasında endokrin bozucular, sağlık etkileri ve korunma konusunda daha çok farkındalık oluşturulmalıdır. Bunun sonucunda da üretim, tüketim ve yaşam tarzı değişiklikleri yapılabilmelidir.

Elif N. Özmert
DOI: 10.53478/TUBA.978-625-8352-04-7.ch06