Millî Teknoloji Hamlesi

Enerjide Milli Teknoloji Hamlesi

Türkiye’nin enerji politikaları en genel anlamda artan enerji ihtiyacının düşük maliyetle, kesintisiz bir şekilde karşılanabilmesini ve çevreye duyarlı enerji sistemlerinin geliştirilmesini temel almaktadır. Türkiye kalkınmakta olan bir ülke olarak artan enerji ihtiyacını karşılamak için enerji sektörünü tarihsel süreç içerisinde geliştirmiştir. Enerji sektörünün bu dönüşümünü farklı dönemlerde farklı kaygılar tetiklemiştir. 1980’li ve 1990’lı yıllarda doğal gazın kullanımının arttırılmasına, artan enerji talebini karşılayabilmek için özel sektörün yatırım yapabileceği yasal ve düzenleyici çerçevenin oluşturulmasına, devlet kuruluşlarının yapılandırılmasına ve altyapı yatırımlarının arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır. 2000’li yıllarda ise enerji piyasalarının oluşturulması, enerji güvenliğinin artırılması ve ithalat bağımlılığının azaltılması için yenilenebilir kaynakların kullanımının arttırılması, enerji verimliliğinin sağlanması, nükleer enerjinin kullanımı temel politikalar olarak öne çıkmıştır. Türkiye artan enerji ihtiyacını kesintisiz ve güvenli bir şekilde karşılamayı amaçlarken, net enerji ithalatçısı olması nedeniyle enerji maliyetlerini de dikkate almakta ve temiz enerji dönüşümünü kendine özgü enerji dinamiklerini göz önünde bulundurarak yürütmektedir. Temiz ve yerli kaynakların kullanımının yaygınlaştırılması yoluyla maliyetlerin ve emisyonların düşürülmesi, nükleer enerjiden elektrik üretimine geçilmesi yoluyla karbon yoğunluğunu mümkün olan en düşük seviyeye indirilmesine katkı ve enerji verimliliği uygulamaları ile enerji tasarrufunun arttırılması hedeflenmektedir. Türkiye’nin enerji dönüşümü 2021 yılında Paris Anlaşması’nın onaylanması ve 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefinin açıklanması ile yeni bir döneme girmiştir. Önümüzdeki dönemde Türkiye sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ve net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için temiz kaynakların kullanımının arttırılmasına yönelik çalışmalarına devam edecek ve temiz teknolojilerin de sistemlere entegrasyonunu teşvik edecektir. Bu bağlamda Türkiye enerji sektöründe yeni bir kaynak olarak hidrojenin katılımını; sektörün dijitalizasyonunu ve karbon yoğunluğunu mümkün olan en düşük seviyeye indirmesini hedeflemektedir. Enerji sistemini keşif, üretim, iletim, dağıtım, piyasalaştırma ve tüketim olarak tanımladığımızda değer zincirinin tamamında gerekli olan teknolojilerin yerlileştirilmesi önem arz etmektedir. Net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda şekillenen yeni dönem, teknolojik gelişim odaklı ilerlemektedir. Bu doğrultuda sürecin sunduğu en büyük fırsat topyekûn gerçekleştirilecek teknoloji geliştirme hamlesi ile dekarbonizasyon teknolojileri ihraç eden bir ülke konumuna gelmektir.

Alpaslan Bayraktar
DOI: 10.53478/TUBA.978-625-8352-16-0.ch19