Türkiye’nin Kentsel Dönüşüm İhtiyacı: TÜBA’dan Sürdürülebilir Çözümler ve Uzun Vadeli Öneriler

Türkiye’nin Kentsel Dönüşüm İhtiyacı: TÜBA’dan Sürdürülebilir Çözümler ve Uzun Vadeli Öneriler

TÜBA, bilim temelli rehberlik ve danışmanlık işlevi çerçevesinde planladığı “Kentsel Dönüşüm ve Sürdürülebilir Şehirler Çalıştayı”nı 4-5 Kasım 2024 tarihlerinde Sinop Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirecek.

TÜBA-Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubunun düzenlediği çalıştayda; kentsel dönüşüm çalışmalarının planlanması ve tasarlanmasında hem ulusal hem de uluslararası ölçekli sürdürülebilir şehirler yaklaşımı ile şehirlerde; ulaşım ve hareketlilik, çevre yönetimi, enerji verimliliği ve politikaları, güvenlik, kapsayıcılık ve yönetişim, yerel çevresel planlama, uygulama örnekleri ve kazanılan derslere ilişkin bilgilerin aktarılması amaçlanıyor. Fikir alışverişinin yapılacağı bir platform olarak tasarlanan çalıştayda uzun vadeli çözüm önerileri sunularak, mevcut sorunların etkin bir şekilde ele alınması sonunda konuşmacıların bildirileri kapsamlı bir kitap olarak yayımlanacak; ilgili kurumlarla paylaşılacak ve politika üreticilerin faydasına sunulacak.

30 milyon konutun, 6-7 milyonu riskli
Türkiye’nin deprem, fırtına, sel, kuraklık, orman yangınları, taşkın, heyelan gibi pek çok afet türünün sıklıkla yaşandığı bir coğrafya üzerinde yer aldığının altını çizen TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker konu hakkında şöyle konuştu:

“Yaklaşık 30 milyon konutun, 6-7 milyonunun riskli kabul edilmesi, Türkiye’nin önünde ciddi bir kentsel dönüşüme ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Halen yürümekte olan kentsel dönüşüm çalışmalarının sürdürülebilir şehir yaklaşımıyla yürütülmesi hem afetlere dirençli hem de sürdürülebilir kalkınma hedeflerini gözeten yerleşimlerin planlanması ve tasarlanmasını sağlayarak çifte kazanç sağlayabilecek bir yol olarak değerlendiriliyor.”

Afete dirençli şehirler inşa etmek için sadece mühendislik ve hukuk alanında alınacak teknik önlemlerle sınırlı kalınmaması gerektiğine vurgu yapan Şeker, modern mühendislik tekniklerinin afetlere dayanıklı yapılar tasarlamak için çok önemli ve zorunlu olduğunu; yasaların ise bu yapıların güvenliğini denetleyerek sağlıklı bir şehirleşme sürecini güvence altına alması gerektiğine dikkat çekti.

“Ancak tüm bu önlemlerin özünde, her şeyden önce, insan yetiştirme meselesi yer alıyor. Ahlak, yani toplumda dayanışma, sorumluluk bilinci ve etik değerlerin güçlendirilmesi, afetlere karşı dirençli bir toplum inşa etmenin en temel unsurlarından biri. İnsan faktörünün önemi, sadece bireylerin afetlere karşı hazırlıklı olmasında değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde güven ve iş birliğinin gücümüzü de artırarak, krize müdahale yetkinliğimizi de artırmasında yatar. Dolayısıyla, afetlere dirençli şehirler kurarken mühendislikten hukuka topyekûn önlemler alınmalı, fakat her şeyden önce, bu önlemlerin kökünde ahlaklı bireyler yetiştirme sürecinin yer alması gerektiği unutulmamalı.” dedi.