TÜBA,  Türk İslam Bilim Tarihine Katkı Yapmaya Devam Ediyor

TÜBA,  Türk İslam Bilim Tarihine Katkı Yapmaya Devam Ediyor

TÜBA, Türk İslam Bilim Kültür Mirası (TİBKM) Projesiyle  tarihi aydınlatmaya devam ediyor. Proje kapsamında son olarak 8 eser yayımlandı.

TİBKM Projesi, insanlığın bilgi birikimine katkıda bulunmuş olan Türk-İslam bilim ve kültür mirasına ait klâsik eserleri; tıpkıbasım, transliterasyon, günümüz Türkçesine çeviri ve yayımlama yoluyla kütüphanelerdeki atıl durumlarından kurtarılıyor. Bu önemli eserler bilim ve kültür insanları ile gelecek kuşakların yararına sunulmak üzere hazırlanıyor. Bu amaç doğrultusunda, yeni nesillerin geçmişin önemli değerleri olan Türk bilim insanlarını tanımaları ve onlara hak ettikleri değeri vermeleri sağlanıyor. Ayrıca, Türk düşünce tarihinde büyük öneme sahip Arapça, Farsça ve farklı Türk lehçelerindeki bu eserlerin, günümüz Türkçesine kazandırılarak 21. yüzyıl okuyucularına ulaştırılması, Türklerin düşünce ve kültür tarihindeki konumunu da hatırlatmaya katkı sağlıyor. Projenin, Türkiye’nin bilimsel gelişimi için gerek duyulan özgüven ve motivasyona sağlayacağı katkı, bilimsel çalışmalar için oluşturacağı destek ve teşvik ile tarihsel bir öneme sahip olduğu değerlendiriliyor. Proje kapsamında bu güne kadar toplam 51 eser yayımlandı.

"Aşçı Mektebi" gastronomide Osmanlının izi sürüyor
İmparatorluğun sonunda ve Cumhuriyet’in hemen başında Ahmed Şevket tarafından hazırlanan Aşçı Mektebi zengin içeriği ile dikkat çekiyor. Çorbalardan kebaplara, tatlılardan turşulara çok geniş bir yelpazede yüzlerce tarifi içeren bu eser aynı zamanda Osmanlı son asrında seçkin bir zümre tarafından alafrangalaşmayı hayat tarzı olarak benimseyen Pera ve çevresindekilerin yeme-içme kültürüne de ışık tutuyor. Bu bakımdan eserde Türk mutfağı kadar Avrupa mutfağına ait çok sayıda yemek tarifi de yer alıyor. İki cilt hâlinde Dr. Göker İnan tarafından titizlikle hazırlanan Aşçı Mektebi, Türk gastronomi tarihinde yazılmış en hacimli yemek kitabı olması bakımından da dikkate değerdir.

Gelibolulu Mustafa Âlî, Osmanlı toplumunu detaylandırıyor
Osmanlı sosyal hayatı hakkında sahasında önemli bir kaynak eser olan Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Kavâ‘idü’l-Mecâlis’i Prof. Dr. Mehmet Şeker tarafından hazırlandı. 10 bölümden oluşan eserde çeşitli grupların farklı nedenlerle Lütuf Meclisi, Kuyruk Sohbeti ve Sıra Sohbeti gibi isimlerde toplantılar düzenledikleri anlatılıyor. Âlî, 16. yüzyılda Osmanlı toplumunda değişik meslek sahipleri ile devlet görevindekilerinin nasıl bir evde oturabilecekleri hakkında da kendi görüşlerini belirtiyor. Eserde toplum hayatına dair eserin genel konusu ile ilgili dikkat çekici öğütler, Osmanlı sosyal hayatında düzenlenen sohbet toplantılarının özellikleri hakkında bilgiler yer alıyor. Yazar, bu meclislerin beğenilmeyen yönlerini de eleştirerek onları çeşitli örneklerle ele alıyor Eser, latin alfabesiyle ilk defa yayımlanıyor.

İbnü’l-Heysem’in bilimine derinlemesine bir bakış "eş-Şukûk alâ Batlamyus"
Geometri, fizik, astronomi özellikle de optik alanında eserler kaleme alan İbnü’l-Heysem’in bilimsel kişiliğinin ve metodunun günümüz okurlarına ulaştırılmasını hedefleyen eş-Şukûk alâ Batlamyus adlı eser, hem yazıldığı dönemle ilgili bilgilere yer veriyor hem de İbnü’l-Heysem’in çalışmalarına ışık tutuyor. Bu kitapta İbnü’l-Heysem, astronomide otorite sayılan Batlamyus’un gezegen modellerini eleştirerek, düzenlemeler ve kuramlar üzerinde yeniden düşünülmesinde öncülük ediyor. Doç. Dr. Fatma Zehra Pattabanoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Ahmed Nureddin Kattan ve Zehra Akkuş tarafından hazırlanan İbnü’l-Heysem’in eş-Şukûk alâ Batlamyus adlı eser inceleme, tahkikli metin ve çeviri çalışması olarak yayımlandı. 

İbrahim Müteferrika’nın çözüm önerileri
Usûlü’l-hikem, Müteferrika matbaasının kitabı olarak 1732’de 500 adet basıldı. Bugün Usûlü’l-Hikem’in yurt içinde ve yurt dışında pek çok yazma nüshası da bulunuyor. Coşkun Ünsal tarafından hazırlanan çalışmada, eserin matbu ile yurt içindeki 7 yazma nüshası karşılaştırılıyor. Türk modernleşmesine dair en önemli eserlerden biri olan Usûlü’l-hikem fî nizâmi’l-ümem’de, İbrahim Müteferrika’nın hayatı; telif, zeyil ve tercüme eserleri hakkında bilgiler veriliyor. Usûlü’l-hikem’in adı, telif tarihi, hangi gerekçelerle telif edilip kime takdim edildiği ve içeriği üzerinde duruluyor. Osmanlı tarihinde birçok yeni kavram ve konunun gündeme getirildiği bu eser, Osmanlı askerî yapısındaki temel problemlerin nasıl çözülebileceğine dair fikirler sunuyor. Müteferrika, bunun için Hristiyan milletlerin ordularındaki yeni gelişmelerin neler olduğunu ve bunun Osmanlı savaşlarını nasıl etkilediğini tarihten örnekler vererek açıklıyor. Usûlü’l-hikem, yazıldığı dönemden itibaren Osmanlı düşünce hayatına derinden etkiliyor ve aynı zamanda Nizâm-ı Cedîd Ordusunun kurulmasına giden süreçte de etkili oluyor.

Rehberden çok daha fazlası “Müze-i Askerî-i”
Sermed Muhtar Alus’un Askeri Müze memuriyeti sırasında hazırlamakla görevlendirildiği ve 1920-1922 yılları arasında tamamlanarak üç kısım halinde basılan Müze-i Askerî-i Osmanî Züvvârına Mahsûs Rehber isimli eseri içerik açısından müze rehberinin çok ötesinde bir metin. Alus’un eseri, müze koleksiyonunu tanıtan bir rehberin özelliklerini aşarak müzeye ev sahipliği yapan Aya İrini Kilisesi’nin tarihçesinden Osmanlı Askeri Müzesi’nin kuruluşuna, müzede bulunan koleksiyonlardan, Osmanlı ve Avrupa askeri tarihi ve teşkilatına kadar çok geniş bir alanı konu alan bir esere dönüşmüş görünüyor. Sermed Muhtar Alus’un kitabı, sadece askeri tarihçilik açısından değil Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde farklı sebeplerden dolayı çok fazla yer değiştiren ve zarar gören Askeri Müze koleksiyonunun bir kısmının 20. yüzyılın başındaki durumunun belgelendirilmesi açısından da önem taşıyor. Osmanlı ve Avrupa askeri tarihi ve teşkilatı, silahların tarihi, Doğu Roma tarihi gibi konularda içeriği Alus’un rehberini tarih okurları için de ilgi çekici hale getiriyor. Doç. Dr. Mehmet Mert Sunar ve Zeynep Demir Okyay tarafından ilk defa latin alfabesiyle hazırlandı.

Bilim ve din “Nizâ’-ı İlm ü Dîn”de çatışıyor
John William Draper, Nizâ’-ı İlm ü Dîn yani Bilim ve Dinin Çatışması adlı eserini dinin bilimin gelişmesine engel olduğu iddiası ile yazan John William Draper bilimi öncelerken dini çatışmayı çıkaran taraf olarak görüyor. Gerçeklerin sadece bilimle anlaşılacağını düşünen Draper, eserini Osmanlı Devleti’nin Fransız İhtilali’nin etkisiyle ortaya çıkan bağımsızlık hareketleri sebebiyle toprak kayıplarının yaşandığı, siyasi ve ekonomik anlamda sıkıntıya düştüğü bir dönemde kaleme alıyor. Pozitivizmin en hararetli döneminde Avrupa ile tanışan geleceğin Osmanlı aydını gençlerinin, Avrupa kaynaklı fikir akımlarından etkilenerek kendi kültürlerine yabancılaşmaları endişesi bulunuyor. Ahmed Midhat Efendi’nin Draper’in eserini tercüme etmesi bu endişenin bir yansıması. Midhat Efendi Draper’in eserini sadece tercüme etmekle kalmaz, yer yer Draper’e karşı çıkar kendi görüşlerini, kaygılarını dile getirir, ilavelerle eleştirel bir tercümede bulunuyor. Osmanlı son dönemi aydını olarak Midhat Efendi bu tavrıyla, oryantalist yaklaşıma karşı duruşun ilk örneklerinden birini veriyor. Midhat Efendi’nin eleştirel tercümesini yayınlaması Draper’in eserini yayımlama tarihine oldukça yakın. Dr. Mustafa Alper tarafından hazırlanan eser, bu yönüyle Osmanlı aydınının Avrupa yayınlarını takibi ve yabancı dile hakimiyetini göstermesi bakımından da büyük önem taşıyor.

Ebherî’nin mantık, metafizik ve fizik üçgeni tartışmaları Tenzîlü’l-Efkâr fî Ta’dîli’l-Esrâr’da
13. yüzyılda Anadolu’da yaşayan Ebherî, mantık çalışmalarının yanında metafizik, fizik, geometri ve astronomi üzerine de birçok eser kaleme almıştır. Esîrüddin el-Ebherî’nin Tenzîlü’l-Efkâr fî Ta’dîli’l-Esrâr isimli eserinin kısa bir değerlendirmesini ve Türkçe tercümesini Prof. Dr. Kâmil Kömürcü, Dr. Ekrem Sefa Gül hazırladı. İslam düşüncesinin temel sorunları üzerine kaleme alınmış olan bu kitap, kendi zamanına dek gerçekleşen tartışmaları en güzel özetleyen çalışmalardan biri. Mantık, metafizik ve fizik olmak üzere üç bölümden oluşur. Mantık, metafizik ve fizik olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Bu ilimler kendi içinde ilk önce makalelere, sonra bölümlere, en sonunda ise alt başlıklara ayrılıyor. Tenzîlü’l-Efkâr’ın mantık bölümü, Meşşâi mantık anlayışını yansıtıyor. Kitabın metafizik bölümünde varlık, mahiyet, birlik, çokluk, zorunluluk, imkân, illet, cevher, araz, suret, akıl ve kategori gibi metafiziğin temel kavramları inceleniyor, fizik ise Tenzîlü’l-Efkâr’ın son kısmını oluşturuyor.

Fransızların Osmanlı kültürüne merakı “Kevâkib-i Seb‘a: Yedi Gezegen”
Osmanlı-Fransa ilişkisine farklı bir açıdan bakan Kevâkib-i Seb‘a Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu tarafından hazırlandı. Eserin varlık yolculuğu Avrupa’da özellikle Fransa’da 18. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı’ya karşı entelektüel çevrelerde artan merakla başlıyor, bu merak nihayetinde Edebiyat Cumhuru adlı kültürel hareketin üyeleri arasında Osmanlıların ve Türklerin edebiyatları ile ilgili öğrenme isteği yükseliyor. Bu çevrenin üyelerinden birisi olan Marsilyalı Marquis de Caumont’un merak etmesi üzerine Fransa’nın İstanbul sefaretinde çalışan Peyssonnel adındaki görevli ile uzun yazışmalar ve temasların neticesinde Osmanlı yüksek bürokrasisi ile irtibat kurulur ve kimliği açıklanmayan ulemadan bir kişiye bu konuda bir eser yazdırılması talep ediliyor. Böylece 1739 yılının ilk aylarında Kevâkib-i Seb‘a, yani Yedi Gezegen adlı risale ortaya çıkıyor. Osmanlı ulemasından ismi açıklanmayan müellif eseri kısa sürede yazar fakat metinde geçen ilim adlarının listeleri dışında, Fransızcaya tercümesi gerçekleşmez. Eserde ismini vermeyen bu âlimle ilgili Marsilya-İstanbul arasında gerçekleşen yazışmalarda da herhangi bir bilgi bulunmuyor. Kevâkib-i Seb‘a konusunda şimdiye kadar yapılan yayınlarda yazarın kimliği, eserin yazılış hikâyesi, içeriği üzerinde gerektiği ölçüde durulmuş ve incelenmiş değil. Osmanlı-Fransız dostane ilişkileri çerçevesinde yazılan risalenin, nasıl kaleme alındığı ve muhataplarına nasıl seslendiği konusu çok önemli sorunlar içermesine rağmen bu yönlerini inceleme gayretiyle ele alınmamış görünüyor. Müellif risalesinde, Osmanlılarda ilim anlayışı, ilimler tasnifi ve eğitim hayatının ilk kademesinden sonuna kadar değişik aşamalarını açıklıyor. Medreselerde okutulan dersler, ders ve başvuru kitapları ve bunların yazarları hakkında sistematik sıralama şeklinde bilgiler sunuyor. Kevâkib-i Seb‘a risalesinin içeriği, yazarın kimliği, muhiti, zihniyeti ve düşünce dünyasının tespit edildiği bu çalışma, yeni yapılacak araştırma ve çalışmalara imkân tanıyacak özellikte. Bu yayında tek yazma halinde olan Kevâkib-i Seb‘a risalesinin metnini Osmanlı Türkçesi alfabesi ile orijinalinde olduğu üzere okura sunuluyor.