TÜBA Hindistan-Pakistan Krizini Raporladı: Küresel Güvenlik Kırılganlıkları Artıyor

TÜBA Hindistan-Pakistan Krizini Raporladı: Küresel Güvenlik Kırılganlıkları Artıyor

TÜBA, Uluslararası İlişkiler Çalışma Grubu’nun Pakistan ile Hindistan arasında tırmanan ve nükleer savaşa yol açma potansiyeli taşıyan ülkeler arası gerilimi bilimsel, tarihsel ve hukuki çerçevede analiz ederek hazırladığı İngilizce raporu yayımladı. Çalışma, önümüzdeki günlerde Türkçe olarak da erişime açılacak.

2022’de Ukrayna-Rusya arasındaki kriz henüz savaşa dönüşmeden ve 2023’te Filistin-İsrail, çatışması henüz başlamışken acil gündemle toplanan TÜBA Uluslararası İlişkiler Çalışma Grubu, henüz çözüm bulunamayan bu savaşları raporlaştırarak www.tuba.gov.tr adresi üzerinden kamuoyuyla paylaşmıştı. Türkiye’nin ve dünyanın uluslararası ilişkiler alanında öne çıkan bilim insanlarından oluşan Çalışma Grubu bu kez, Pakistan-Hindistan krizinin etkileri, tarihi ve Türkiye’ye olası yansımalarını kapsayan Neither War nor Peace The Enduring Conflict of Pakistan and India (Ne Savaş Ne Barış: Pakistan ile Hindistan Arasındaki Süregelen Çatışma) başlıklı raporla, iki ülke arasındaki krizlerin sadece bölgesel değil, küresel güvenliği de tehdit ettiğinin altını çiziyor.

Uluslararası dengeler ve Türkiye
TÜBA çalışmasında, Türkiye başta olmak üzere uluslararası aktörlerin, krizin taraflarını diplomatik diyalog ve güven artırıcı önlemler etrafında bir araya getirme çabalarını artırması çağrısı yapılıyor.

Raporda, Nisan-Mayıs 2025’te Pahalgam’da turist kafilesine düzenlenen ve 26 kişinin hayatını kaybettiği saldırının ardından Hindistan ve Pakistan’ın neredeyse savaşa sürüklendiği belirtildi. Hindistan’ın hava saldırıları, Pakistan’ın misillemesi ve sınırda artan topçu atışları ile kriz, 1999 Kargil Savaşı’ndan bu yana en tehlikeli seviyeye ulaştı.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi yönetiminin Hindu milliyetçiliğine dayanan iç politika stratejileri ve Pakistan’da ordunun artan etkisi, iki ülkenin de kriz dönemlerinde uzlaşmadan çok çatışmaya yönelmesine neden olduğuna işaret eden rapor, özellikle seçim dönemlerinde, milliyetçi duyguların siyasi araç olarak kullanılması dikkat çekici olduğunu belirtiyor.

Krize giden yol
Hindistan, saldırıdan Pakistan destekli grupları sorumlu tutarak karşılık verdi. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler askıya alındı; Hindistan, İndus Suları Anlaşması’nı dahi sorgulamaya başladı. Pakistan da hava sahasını kapatarak ve karşı hava operasyonlarıyla yanıt verdi. Krizin yatışmasında ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi aktörlerin diplomatik müdahalesi etkili oldu.

Bugünkü krizin kökleri geçmişe dayanıyor
Raporda, Hindistan-Pakistan çatışmasının kökleri 1947’deki bölünmeye dayandırılıyor. İngiliz sömürge yönetiminin “böl ve yönet” politikası sonrası oluşan yapay sınırlar ve özellikle Keşmir’in statüsü, iki ülkenin kimlik politikalarının temel kriz alanı hâline geldi. Pakistan’ın “Müslüman devleti”, Hindistan’ın ise “seküler demokrasi” iddiaları, karşılıklı güvensizliği besleyen tarihsel kırılmalar yaratmış durumda.

Keşmir meselesi ise raporda çok katmanlı bir kriz olarak ele alınıyor. En önemli katman küresel bir boyutu bulunan nükleer tehlikedir. 2019’da Hindistan’ın Cammu Keşmir’in özel statüsünü kaldırması ve bölgenin doğrudan merkeze bağlanması, askerin varlığı ve etkisi sürecini tetikledi. Rapora göre bu adım, Keşmir halkı nezdinde büyük bir güven kaybı yaratırken, radikal grupların destek bulmasına zemin hazırladı.

Raporun son bölümü beş farklı senaryo ile krizin Türkiye, bölgesel ve küresel güvenlik ekosistemine muhtemel yansımalarını irdeledi.