“TÜBA-Temiz Kömür Teknolojileri Çalıştayı ve Paneli” Sonuç Bildirgesi Açıklandı

“TÜBA-Temiz Kömür Teknolojileri Çalıştayı ve Paneli” Sonuç Bildirgesi Açıklandı

TÜBA-Enerji Çalışma Grubu tarafından düzenlenen, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları, sanayi ve sivil toplum örgütlerinden 100’un üzerinde katılımcının yer aldığı “TÜBA-Temiz Kömür Teknolojileri Çalıştayı ve Paneli” 6 Temmuz günü ODTÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Programa devlet ve vakıf üniversitelerinden bilim insanları ile bakanlıklardan, çeşitli sanayi şirketlerinden ve sivil toplum derneklerinden yöneticiler ile konunun uzmanları katıldı.

TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ve TÜBA Enerji Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. İbrahim Dinçer’in açılış konuşmalarının ardından gerçekleştirilen Çalıştay “Türkiye’nin enerji ithalatını azaltmada kömür rezervlerinin ve temiz kömür teknolojilerinin daha verimli kullanılabilmesi için bilimsel, teknolojik, endüstriyel, çevresel, enerji, sosyal, ekonomik anlamda uygulanabilir çözümler, politikalar ve stratejiler ortaya koymak ve böylece ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunmak için kamu, üniversite ve sanayi disiplinlerini bir araya getirilmesi” üzerine kuruldu.

Stratejik anlamda oldukça önemli olan Çalıştay’da iki oturum ve iki panel düzenlendi. İlk oturumda “Dünyada ve Türkiye’de Temiz Kömür Teknolojilerinin Durumu Ve Değerlendirme”, “Türkiye’nin Kömür Potansiyeli ve Hedefler”, “Temiz Kömür Teknolojilerine Yönelik Proses Mühendislik Uygulamaları” konularında üniversite, sektör ve kamu temsilcileri tarafından stratejik ve ekonomik sunumlar yapılmıştır. İkinci oturumda, “Temiz Kömür Yakma Teknolojileri”, “Dolaşımlı Akışkan Yatakta Linyit ve Biyokütle-Kömür Karışımlarının Yakılması”, “Oxy-Yanma Teknolojileri”, “Plazma Yöntemiyle Kömür Yakma/Gazlaştırma Teknolojileri”, “Kömürler İçin Chemical Looping Yanma Teknolojileri”, “Biyokütle ile Birlikte Yanma (Esnek Yanma)” konularında üniversite temsilcileri tarafından teknolojik ve endüstriyel sunumlar gerçekleştirildi. Bununla birlikte, ilk panelde “Kömür Enerjisi, Türkiye’nin Politikaları ve Stratejisi”, ikinci panelde “Kömür Temizleme, Gazlaştırma, CO2 Tutma ve Depolama Teknolojileri” konuları ele alındı.

Prof. Dinçer, Doğu ile Batı arasında en güvenli enerji köprüsü olan Türkiye’nin, yenilenebilir ve fosil kökenli enerji kaynakları anlamında önemli bir çeşitliliğe sahip oluğunu ve bu kaynaklardan birinin de kömür olduğunu vurguladı. Prof. Dinçer sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Türkiye, linyitte rezerv ve üretim miktarları açısından dünya ölçeğinde orta düzeyde, taşkömüründe ise alt düzeyde değerlendirilebilir. Toplam dünya linyit kömür rezervinin yaklaşık %3,2'si ülkemizde bulunuyor. Ülkemiz linyit rezervinin yaklaşık %46'sı Afşin-Elbistan havzasında. Ülkemizde linyit kömürü sahalarımız hemen hemen bütün bölgelere yayılmış olup, linyit kömürünün ısıl değerleri 1000-4200 kcal/kg arasında değişiyor. Bununla birlikte Türkiye’deki toplam linyit kömürü rezervinin yaklaşık %68'inin ısıl değeri 1500 kcal/kg’dan düşük olduğundan sadece termik santrallerde kullanılıyor. Ülkemizin en önemli taşkömürü rezervleri ise Zonguldak civarındadır. Zonguldak Havzası'ndaki toplam taşkömürü rezervimiz 1,30 milyar ton olup, görünür rezerv 506 milyon ton düzeyinde. Günümüz itibarıyla; kömürün elektrik üretiminde de vazgeçilmez bir yeri var. Ülkemizdeki linyit rezervleri 2005-2015 yılları arasında yaklaşık 7,38 milyar ton rezerv artışı sağlandı ve 16 milyar tona ulaştı. Ülkemizde, yüksek kaliteli kömürlerin toplam rezerv içerisindeki payı ortalama 1.3 milyar ton’dur. 2015 yılı sonu itibarıyla 126,9 milyon ton Eşdeğer Petrol (MTEP) olan ülkemizin toplam birincil enerji tüketiminde kömürün payı ortalama %27,3'tür. 2016 yılında kömüre dayalı termik santrallerden toplam 92,3 TWh elektrik üretilmiş olup, toplam elektrik üretimi içerisindeki payı %34 düzeyindedir. Ülkemizin 2016 sonu itibarıyla kömüre dayalı santral kurulu gücü 17.316 MW olup toplam kurulu gücün %22,1'ine karşılık geliyor. Yerli kömüre dayalı kurulu güç 9.437 MW (%12,1) ve ithal kömüre dayalı kurulu güç ise 7.879 MW (%10) şeklindedir. 2016 yılında kömüre dayalı santrallerden toplam 92,3 TWh elektrik üretilmiş olup toplam elektrik üretimi içerisindeki payı %33,9 düzeyindedir. Ülkemizde tüketilen kömürün yaklaşık %68’i ısı ve elektrik üretiminde, yaklaşık % 16.8’i endüstride, %9.7’si tarım sektöründe, %5.6’sı evlerde kullanılıyor. Ülkemizin toplam taş kömürü ithalatı ortalama %96 civarında olup bu değerin ortalama %33.1’i Kolombiya’dan, %33’ü Rusya’dan, %14.6’sı Güney Afrika’dan, %8.2’si Avusturalya’dan ve kalanı diğer ülkelerden ithal ediliyor.”

Türkiye’nin kömür rezervlerinden en yüksek verimle faydalanabilmesi için stratejik, teknolojik ve ekonomik politikaların geliştirilmesi önem arz ettiğini söyleyen Prof. Dinçer, Enerji Çalışma Grubu’nun, kömür enerjisiyle ilgili olarak ayrıca, ayrıntılı bir rapor ile sektöre ve kanun yapıcılara katkı sağlayacağını dile getirdi. Bu çerçevede, ülkemiz için stratejik, teknolojik, endüstriyel ve ekonomik anlamda önemli olan acil önlemler ve sonuçlar paketini TÜBA-Enerji Çalışma Grubu adına şu şekilde sıraladı:

  • Yerli Kömür Politikası iyileştirilmeli; Yerli Kömür Stratejileri Kurulu kurulmalı, Enerji İthalatı ile Mücadele Birimi kurulmalı; Enerji İthalat Diyeti başlatılmalı; Yerli Kömür Kullanım Teşviki artırılmalı; Kömür sektöründe Enerji Verimliği Hamlesi başlatılmalı; yerli kömüre dayalı termik santraller için Ulusal Kalite Standardı oluşturulmalı ve kömür sektöründe Kamu-Üniversite-Sanayi İş Birliği teşvik edilmelidir.
  • Mevcut ve potansiyel kömür rezervlerimizi enerji ekonomisinin bir parçası haline getirmek için dokumuza, karakterimize ve koşullarımıza uygun bilimsel, teknolojik, çevresel, sosyal, endüstriyel, ekonomik, politik ve sürdürülebilir kalkınma stratejilerini, politikalarını ve uygulanabilir çözüm önerilerini içeren kısa, orta ve uzun vadeli yol haritaları çıkarılmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Bu çerçevede uzman çalışma grupları oluşturulmalıdır.
  • Yerli kömürden elektrik üretimi için kısıt oluşturan idari, mali ve hukuki sorunlar giderilerek kömür sektöründe rol alan yatırımcı, uygulayıcı ve kullanıcıların iş sağlığı ve güvenliği, enerji ve ekonomik güvenliği iyileştirilmeli ve ülkemizin enerji, çevre, endüstriyel, sosyal, ekonomik ve jeopolitik güvenliğini bozmayacak şekilde yerli kömürden enerji üretimi serbest bırakılmalıdır.
  • Üniversiteler, Belediyeler, Meslek Odaları ve Sivil Toplum Kuruluşları işbirliği ile düşük kaliteli kömür ve atıkların birlikte dönüşümü ve yönetimini içerek şekilde Yerli Kömür Politikaları konusunda uygulama niteliğinde eylem planları oluşturulmalı, gerekli stratejileri geliştirilmeli ve mevzuat çerçevesinde uygulamaya konulmalıdır.
  • Yerli kömür kaynaklarının ve teknolojilerinin kullanımı için verilecek olan destekler kademeli ve kesiksiz olmalı, yerli kömürlerin kullanımı sırasında çevre ve enerji mevzuatına takılan kısıtlar aşılmalı ve kömür arama, üretim ve işlenmesine yönelik yeterli koordinasyon ve işbirliği sağlamalıdır.
  • İleri temiz kömür teknolojilerine geçişte gerekli Ar-Ge inovasyon faaliyetlerinin endüstriyel ve ekonomik anlam kazanması için uygun bölgelerde üs niteliğinde Kömür Teknolojileri Mükemmeliyet Merkezleri kurulmalıdır.
  • Yeni nesil çevre dostu temiz kömür teknolojilerinin geliştirilmesi ve kömüre dayalı termik santrallerde kullanılan ekipmanların verimlerinin iyileştirilmesi yoluyla mevcut kömür rezervlerimizin tasarruflu şekilde kullanılması sağlanmalıdır.
  • Yerli kömür kaynaklarının ve teknolojilerinin ülkemiz enerji ekonomisine kazandırılması için yerli kömüre dayalı elektrik santrali kurmada “kömüre özel” mevzuat düzenlemesi yapılarak kullanılabilir yerli kömür kaynaklarımızın ülkemiz elektrik üretimindeki payı artırılmalıdır.
  • Kömür ithalatı azaltılarak ithal kömüre dayalı elektrik üretimi kademeli olarak düşürülmeli ve özellikle yerli kömürlerin birlikte kullanımı teşvik edilmelidir.
  • İthal kömüre vergi artırılmalı ve ülkemizde ithal kömüre bağımlı olan kömür santrallerinde ilk etapta %10 oranında yerli kömür kullanım zorunluluğu getirilmelidir.
  • Ülkemizin fosil enerji kaynakları arasında kuşkusuz en önemli yeri linyit kömürü oluşturmaktadır. Ancak linyitlerimizin büyük bir kısmı genç yaşlı olmaları nedeniyle yüksek oranda kükürt, kül ve nem yanında düşük ısıl değere sahiptir. Bu nedenle sanayi ve ısınma sektöründe kullanımı uygun olmayan bu düşük kaliteli linyitler, ülkemizde çoğunlukla eski sistem “konvansiyonel pulverize kömür yakma teknolojisine” dayalı termik santrallarda tüketilmektedir. Bu nedenle, yerli linyitlerle çalışan yüksek verimli düşük emisyonlu entegre termik santral ve ekipmanları modeline geçilmelidir.
  • Yapılan çalışmalarda yüksek verimli düşük emisyonlu temiz kömür teknolojileri olarak; entegre dolaşımlı akışkan yatakta linyit ve biyokütle-kömür karışımlarını yakma teknolojileri, entegre oxy-yanma teknolojileri, plazma yöntemiyle kömür yakma/gazlaştırma teknolojileri, entegre kimyasal çevrimli yakma teknolojileri, biyokütle ile birlikte entegre yakma (esnek yanma) teknolojilerinin uygulanmasına öncelik verilmelidir.
  • Yerli kömüre dayalı termik santrallerde kullanılan düşük verimli buhar üretim sistemleri ve buhar türbinleri yerine süper kritik buhar üretim teknolojileri, süper kritik akışkanlı buhar veya gaz türbinlerinin kullanılması araştırılmalıdır.
  • Yerli kömüre dayalı termik santrallerde çevresel etkileri en aza indirgemek için yeni nesil desulfurizasyon ve karbondioksit depolama/bertaraf teknolojileri kullanılmalıdır.
  • Düşük kaliteli kömürlerle biyokütle kombinasyonundan enerji üretimini doğru değerlendirmek gerekir. Düşük kaliteli kömürlerle temiz biyokütlenin (orman ürünleri atıkları, fındık, fıstık, ceviz kabukları, tahıl sapları, tarla bitkileri, vb.) birlikte kullanılması biyokütlenin enerji dönüşüm performansını ciddi şekilde düşürmektedir. Ancak, düşük kaliteli kömürlerle organik atıkların (kirli biyokütle) birlikte elektrik enerjisine dönüştürülmesinin ekonomik anlamı daha yüksektir. Bu nedenle, hibrit yakıtlı (düşük kaliteli kömür ve organik katı atık) plazma gazlaştırma odaklı en az üçlü üretim sistem modelini içeren katı organik atıklarla birlikte entegre gazlaştırma sistemlerinin uygulanması teşvik edilmelidir.
  • Ülkemizdeki kaliteli yerli kömürlerden sıvı ya da gaz yakıt üreten entegre sistemlerin uygulamasının yaygınlaştırılmasına öncelik verilmelidir.
  • Özellikle ülkemizde kömür ile çalışan termik santrallerde termik verim ortalama olarak %30-37 civarındadır. Entegre kömür gazlaştırma kombine çevrim santrallerinin net %50-55 oranında termik verime ulaşma imkanı vardır. Yüksek termik verim sağlayarak kömürün ekonomik değerini daha da yükselten, çevresel etkilerini azaltan ve diğer fosil yakıtlara karşı var olan avantajı daha da artıran bu yeni teknoloji, sıfır CO2 emisyonlu sistemlere geçiş için bir basamak oluşturmalı ve bir başlangıç olarak, yerli kömürler için MWh başına ton kömürün kullanımı ve MWh başına CO2 üretimi azaltılması çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
  • Düşük kaliteli kömürlerimizin yer altında enerjiye dönüştürülmesi son derece önemlidir. Yüzey gazlaştırma tesisi gerektirmemesi; kömür tedarik zorluğunun çok düşük olması; kömür taşıma, depolama ve hazırlama işlemlerinin oldukça az maliyet gerektirmesi; cüruf ve kül sorununun yokluğu; % 25-40 daha düşük maliyet gerektirmesi gibi avantajlar nedeniyle Yeraltında Gazlaştırma tekniğinin uygulanması teşvik edilmelidir.
  • Özellikle mühendislik fakültelerinin makine mühendisliği ve enerji sistemleri mühendisliği bölümlerinde ve enerji alanında yüksek lisans ve doktora yaptıran enstitülerde “Temiz Kömür Teknolojileri” konusu müfredata alınmalıdır.
  • Ülkemizde hali hazırda çalışmakta olan kömüre dayalı termik santrallar de yeni nesil karbondioksit indirgeme ve baca gazı değerlendirme teknikleri uygulanarak çevresel etkiler azaltılmalı ve toplamda sistem verimi iyileştirilmeli, yıllık periyodik performans raporları hazırlanmalıdır.
  • Kömür rezervlerimizin kullanılmasında ve temiz kömür teknolojilerinin uygulanmasında daha iyi verim, düşük maliyet, doğru kaynak kullanımı, daha iyi çevre, daha iyi sürdürülebilirlik ve daha iyi enerji güvenliği gibi ana hedefler yapılacak her çalışmada esas alınmalıdır.

Bahsi geçen tüm önlemler alındığı ve öneriler uygulandığında Türkiye’nin enerji ve kömür ithalatının azalacağını söyleyen Prof. Dinçer, ortaya çıkacak sonuçlar hakkında şu şekilde konuştu: “CO2 üretiminde azalma olacak, yeni nesil temiz kömür teknolojilerinin kullanımı yaygınlaşacak, tesislerde yerli kömür kullanım oranı artacaktır. Türkiye’de ortaya çıkan kömür odaklı sosyal, çevresel, ekonomik, enerji, endüstriyel kısıtlar azaltılmış olacaktır. Kömür stratejilerinin kısa, orta ve uzun vadede geliştirilmesi ve uygulamaya konulması da ülkemiz için stratejik ve politik avantaj sağlayacaktır. Bu bağlamda; TÜBA Enerji Çalışma Grubu’na özellikle düşük kaliteli kömürlerin ülkemiz enerji ekonomisine kazandırılması ve temiz kömür teknolojilerinin geliştirilmesi için ihtiyaç duyulan sürdürülebilir kömür stratejilerinin ve politikalarının oluşturulmasında önemli rol düşmektedir.” dedi.