TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Fuat Sezgin ‘Müslümanların Coğrafya Tarihine Bugüne Kadar Bilinmeyen İnanılmaz Büyük Katkısı’ Adlı Konferans Verdi
TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Fuat Sezgin, 15 Haziran 2015 tarihinde Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Yerleşkesi içerisinde yer alan ve kendi adını taşıyan caddenin açılışına katıldı. Prof. Dr. Sezgin açılışın hemen ardından ‘Müslümanların Coğrafya Tarihine Bugüne Kadar Bilinmeyen İnanılmaz Büyük Katkısı’ adlı konferans verdi.
Açılış töreninde konuşan TÜBA Konsey Üyesi ve ERÜ Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştimur “İslam Bilim Tarihi alanında Prof. Dr. Fuat Sezgin, yaşayan en önemli isimdir. Kadim medeniyetimizin bilim tarihine yaptığı hizmetler hiçbir zaman unutulmayacaktır. Eğer o olmasaydı birçok eser birçok buluş belki de hiç bilinmeyecekti. Biz de bu caddeye ismini vererek Fuat Sezgin adını yaşatacağız. Üniversitemiz onur kazanacaktır” dedi. Daha sonra Rektör Keleştimur, Prof. Dr. Fuat Sezgin’e plaket takdim etti. Konuşmaların ardından Prof. Dr. Fuat Sezgin Caddesi, protokol üyeleri tarafından açıldı.
Konferansını, İslam Bilimler Tarihi adlı kitabının onuncu cildi olarak coğrafya alanını 1984 yılında yazmaya başladığını belirterek açan Prof. Dr. Fuat Sezgin sözlerine şöyle devam etti:
“Ben İslam Bilimler Tarihi adlı kitabımın onuncu cildi olarak coğrafya alanını 1984 yılında yazmaya başladım. Elimde kaynak olarak Kraçkovski’nin ve André Miquel’in mükemmel kitapları, diğer oryantalistlerin Enstitümüzde yayınladığımız yüzlerce kitap ve makalesi ve yüzlerce yazma eserin dünya kütüphanelerinden sağladığımız mikrofilmleri vardı. Bunlarla üç veya dört yılda yazılması planlanan Bilimler Tarihi kitabımın coğrafya cildinde sağlanabileceği inancındaydım. Büyük bir şans eseri olarak daha 1984 yılında, yani coğrafya alanını elime aldığım ilk yılda Topkapı Sarayı’nda 14. yüzyıldan kalmış 27 ciltlik bir Arapça ansiklopedide miladî 9. yüzyılın ilk çeyreğinde Abbâsî halifesi al-Ma’mün tarafından pek çok coğrafyacı ve astronomu çalıştırarak yaptırdığı dünya haritasını buldum. Böyle bir haritanın yapıldığı biliniyordu ama kaybolmuştu. Bize ulaşan bu haritanın 14. yüzyıldan kaldığını, birçok sefer birbirinden yapılmış kopyalardan biri olduğunu, böylece aslından bir dereceye kadar uzaklaşmış bulunduğunu dile getirmek isterim.
Al-Ma’mün haritasının, diğer bir şans eseri olarak, hazırlanmasına katılan al-Harezmî’nin ortaya koyduğu koordinatlar cetveli bize ulaşmıştır. Bu cetvel al-Ma’mün’un haritasını noksansız olarak çizmemizi sağlıyor.
Şunu vurgulamak isterim ki, Müslüman coğrafyacılar bu dünya haritasını sıfırdan başlayarak yapmadılar. Babilonyalıların, Mısırlıların yaptıkları dünya haritaları bile bize ulaşmış bulunuyor. Müslümanlar Batlamyus’un Geographike Hyphegesis (Coğrafya’ya Giriş) adlı kitabı ile ondan elli yıl kadar sonra yaşamış olan Marinos’un dünya haritasını tanıyorlardı. Batlamyus birçok coğrafya tarihçileri gibi benim inancıma göre de hiç harita yapmamıştı. O kitabında Marinos’un çok abartılmış değerlerini tahmînî olarak küçülterek yapılacak yeni bir haritaya enlem, boylam dereceleri sağlamıştı. Onun verdiği değerler arasında astronomik metotlarla bulunmuş birçok enlem derecesi ve ölçüye dayanan tek bir boylam derecesi var: Kartago-Arbela (Tunus-Erbil) arası. Bu da 11° hatalıydı. 13. Yüzyılın sonuna doğru Maximos Planudes adlı bir Yunanlı papaz Batlamyus’un kitabına dayanarak bir dünya haritası yaptı. Ben şahsen onun bir dereceye kadar al-Ma’mün haritasından ilham aldığına inanıyorum.Tabii sebepsiz değil.”
Al-Ma’mün haritasının önemli özellikleri olarak şu noktalara işaret etmek istiyorum:
1. Bu harita küresel, ekvatordan kuzeye ve güneye gittikçe darlaşan eğik meridyenler taşıyor.
2. Akdeniz’in uzunluğu Batlamyus’taki 63° den 52° ye iniyor.
3. Okyanuslar kara kütlelerini kuşatıyor, Hind ve Atlas okyanusları Batlamyus’taki göl şeklinden kurtarılıyorlar.
Yaşanılan yeryüzünün enlem boylam derecelerini ölçmek gayreti al- Ma’mün haritasından sonra İslam dünyasında salgın bir hastalık gibi yayılıyordu. Al-Ma’mün coğrafyacıları, sıfır meridyenlerini Batlamyus gibi Kanarya adalarından geçiriyorlardı. Yeryüzünün koordinatlarını ölçme işi o kadar ilerliyordu ki Müslümanlar Akdeniz’in uzunluğunu onuncu yüzyılın sonlarına doğru 44 ila 45 dereceye indirdiler. Bu kadar kısa zamanda ulaşılan düzeltme onları boylam dairelerinin başlangıç noktasını Kanarya Adaları’nın 17° 30’ derece batısına kaydırdılar ve Toledo’yu 28° 30’ ile boylam ölçülerine esas aldılar.”
Bunun sonuçlarından biri olarak 13. yüzyıldan itibaren Avrupalı gemicilerin eline İslam dünyasından Akdeniz’in mükemmel haritalarının geçtiği bilgisini veren Prof. Sezgin “Bu gerçeği, Müslümanların haritaları yapma yönündeki çalışmalarını bilmeyen modern coğrafya tarihçileri, bunun Avrupalı haritacıların bir başarısı olduğunu savundular. Bir gerçek daha var, o da dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda Akdeniz’in adeta Müslümanların bir gölü haline gelmiş olmasıydı. Bu gerçeği birçok araştırmalar arasında Polonyalı T. Levicki Arapça kaynaklara, E. Eickhoff daha ziyade Latince kaynaklara dayanarak mükemmel bir şekilde belirttiler” dedi.
Prof. Dr. Fuat Sezgin sözlerini “Müslümanların insan coğrafyasındaki yerlerini bu konuşmamın dar çerçevesinde belirtemeyeceğim. Onları kitabımın 14. ve 15. ciltlerinde bilebildiğim kadar anlatmaya çalıştım. Şimdi sadece üç Osmanlı coğrafyacısından çok kısa bir şekilde bahsedeceğim. Pîrî Re’is, Abü Bakr b. Bahram ad-Dimaşqi, Evliya Çelebi. Pîrî Re’is 15. yüzyılda ve 16. yüzyılın ilk yarısında yaşamış en mükemmel Akdeniz coğrafyasının müellifi. Akdeniz İslam dünyasında Pîrî Re’is’ten evvel çok iyi işlenmiş, 13. yüzyıldan önce sahillerin ve adaların haritaları oldukça mükemmel hale gelmişti. Bunların geliştirilmesi gereken kısımları Osmanlılar, bu arada Pîrî Re’is tarafından ve diğer Osmanlılar tarafından yerine getirildi. Pîrî Re’is’in katkılarından biri deniz arkeolojisi ile ilgiliydi. Onun adını taşıyan Atlantik haritası ise İspanyolların eline düşen bir Arapça haritanın tercümesi idi. Abü Bakr b. Bahram ise kalan eserlerine göre Anadolu, İran’ın ve Arap Yarımadası’nın insan coğrafyasını, Evliya Çelebi’nin yansıra bize en iyi aksettiren coğrafyacı diye vasıflandırılabilir. Evliya Çelebi ise 40 yıl süren bir seyahat esnasında kendi müşahedeleriyle ve kütüphanelerdeki etütleriyle toplanan malzemenin Asya, Avrupa ve Afrika’ya uzanan çok geniş bir alanın on ciltlik bir muazzam beşeri coğrafyasının yorulmak, dinlenmek bilmez müellifidir. Alman coğrafyacısı Hanno Beck 1954 yılında Oscar Peschel’in 1877 yılında yazdığı coğrafya tarihi hakkında şöyle diyordu: “Peschel kendisinden evvel ve sonra birçoklarının yaptığı gibi daha var olmayan bir ilmin tarihini yazdı. Maalesef Beck evvelki ve sonraki birçok meslektaşları gibi İslam kültür dünyasında başarılan muazzam coğrafyadan habersizdi” diyerek sonlandırdı.
Prof. Dr. Fuat Sezgin kimdir ?
24 Ekim 1924’te Bitlis’te doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü’nde İslami Bilimler ve Orientalistik alanında öncü bir yere sahip olan Alman orientalist Hellmut Ritter ’in yanında öğrenim gördü. Ritter’in, tavsiyesi üzerine bir gündeki bilimsel çalışma saatini 18 saate çıkardı. Üniversitemizdeki bu caddeye ismini verdiğimiz Prof. Dr. Fuat Sezgin, hayatını İslam Bilimler Tarihi araştırmalarına adamış, bu disiplinin
yaşayan en büyük otoritesi olarak kabul edilen bir ilim adamıdır. Yararlandığı hiçbir kaynağı çeviriden değil, dilin kendisini öğrenerek orijinal dilinden okumuştur. Bu yolla 30’a yakın yabancı dil öğrenmiştir. 1961 yılında Almanya’ya giden Fuat Sezgin, Frankfurt Üniversitesi’nde önce misafir doçent olarak dersler verdi. 1965 yılında Frankfurt Üniversitesi’nde profesör oldu. Otuz yıla yakın bir süredir çalışmalarını Frankfurt’ta bulunan Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi’ne bağlı, aynı zamanda kurucusu ve direktörü olduğu Arap-İslam Bilimler Tarihi Araştırmaları Enstitüsü’nde yürütmektedir. Bu enstitüde İslam Bilim Tarihi ile ilgili 1400 civarında kitap yayınlamıştır. Kendisine ait el yazma eserlerden oluşan 10 bin kitaplık kütüphanesindeki kitapları ciltçiliği öğrenerek kendisi ciltlemiştir. Prof. Dr. Sezgin, Goethe Üniversitesine bağlı, Arap-İslam Bilimler Tarihi Araştırmaları Enstitüsü Müzesinin de kurucusudur. Bu müzede İslam Bilim tarihi ile ilgili 800 civarında obje yeniden Fuat Sezgin’in bilimsel çalışmalarının ağırlık noktası Arap-İslam kültür çevresinde tabii bilimler tarihi alanı olmuştur ve bu alanda 1965 yılında habilitasyon çalışmasını yapmıştır. Henüz İstanbul’da iken başladığı 7./14. Yüzyıldan itibaren gelişen Arap-İslam edebiyatı tarihi çalışmasına (Geschichte des arabischen Schrifttums) Almanya’da da devam ederek, orientalistik çalışmaları için kaynak eser haline gelmiş ve hala aşılamamış 13 ciltlik eserinin ilk cildini 1967’de son cildini ise 2000 yılında yayınladı. Geschichte des Arabischen Schrifttums İslam’ın ilk döneminde uğraşılmış, dini ve tarihi edebiyattan coğrafya ve haritacılığa kadar bütün ana ve yan bilim dallarını konu alan Sezgin, Arap-İslam Bilimleri Enstitüsü için hazırladığı bilimsel araç ve gereçlerin benzerlerini yaptırarak, 25 Mayıs 2008 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesi’nin açılmasında öncü rol oynamıştır.
Prof. Sezgin, Suudi Arabistan Kral Faysal Vakfı’nın İslami Bilimler Ödülü’nü 1978 yılında alan ilk kişidir. Almanya Federal Cumhuriyeti’nden üstün hizmet ödülü almıştır. İran İslami Bilimler Kitap Ödülü gibi birçok ödüle layık görülmüştür. Prof. Dr. Sezgin’in günümüzde halen TÜBA, TÜBİTAK, Fas Bilim Akademisi ile Kahire, Şam ve Bağdat’ta bulunan Arap Dil Akademisi’yle ortaklaşa çalışmaları vardır. Bugün Üniversitemizde misafir ettiğimiz Prof. Dr. Fuat Sezgin, meslektaşı Dr. Ursula Sezgin’le evlidir ve birlikte Frankfurt’a yakın bir yerde ikamet etmektedirler.