“TÜBA-İnsan ve Hayvan Sağlığında Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Antibiyotik Dirençlilik Sempozyumu” Gerçekleştirildi

“TÜBA-İnsan ve Hayvan Sağlığında Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Antibiyotik Dirençlilik Sempozyumu” Gerçekleştirildi

TÜBA’nın bilim temelli rehberlik ve danışmanlık işlevi çerçevesinde düzenlediği “TÜBA-İnsan ve Hayvan Sağlığında Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Antibiyotik Dirençlilik Sempozyumu” Akademi Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu’nun organizasyonuyla 3 Haziran 2016'da Green Park Hotel Ankara’da gerçekleştirildi.

100'ün üzerinde katılımcının yer aldığı Sempozyum’un ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar; fen, tıp, eczacılık, ziraat gibi fakültelerden ve bölümlerden, Sağlık Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı gibi kurum ve kuruluşlardan, özellikle gıda ve beslenme ile ilgili sivil toplum ve meslek örgütlerinin temsilcilerinden oluşan seçkin bir heyetin Sempozyum’da yer aldığını belirtti ve sözlerine şöyle devam etti: Burada hem ülkemiz hem de dünya açısından güncel bir sorun olan antibiyotiklerin aşırı ya da bilinçsiz kullanımı ile ilgili sorunlar, özellikle de son zamanlarda ciddi bir problem haline gelen antibiyotiklerde dirençlilik meselesi gün boyunca ele alındı; görüş tespit ve öneriler ortaya koyuldu. Tüm bunlar Akademi’miz tarafından rapor haline getirilip kamuoyu ve kamu yönetiminin bilgisine sunulacak.

Böyle devam ederse gelenekselleşmiş antibiyotik tedavisi işlevini ve etkinliğini önemli ölçüde kaybedecek
“Bilindiği gibi 1940’lı yıllarda antibiyotiklerin keşfi ve endüstriyel olarak üretimi sağlık alanında devrimsel bir gelişme olarak kabul edilir ancak geçen süre içerisinde bilinçsiz ve aşırı kullanımın sonucu olarak özellikle mikroorganizmaların antibiyotiklere karşı ciddi direnç geliştirdiği bir durumla karşı karşıyayız. Bunun sonucunda eskiden daha düşük dozlarda tedavi edilebilen birçok enfeksiyonun tedavisi gittikçe zorlaşıyor. Bu şekilde devam ederse gelenekselleşmiş antibiyotik tedavisi işlevini ve etkinliğini önemli ölçüde ya da belki tamamen yitirecek. Bu bakımdan özellikle bu konuda sürecin; antibiyotiklerin kullanılabilme ve yararlılık süresinin belli ölçüde uzatılması bakımından antibiyotik kullanımı konusunda gerek sağlık personelinin gerekse halkın bilinçlendirilmesi konusu karşımızda durmaktadır. Antibiyotiklerin kullanım süresi kısalmış görünüyor ve bunun sonucu olarak ilaç sanayinin bu konuda yatırım yapmaya çok istekli olmadığı da gözlenen bir husus olarak karşımıza çıkıyor.”

Antibiyotik tedavisine alternatif tedavi yöntemlerine yönelik çalışmalar yapılmalı
Antibiyotik kullanımı sadece insan ve hayvan hastalıklarının tedavisinde değil, gıda ve benzeri alanlarda da kullanıldığını hemen herkesin bildiğini söyleyen Prof. Dr. Acar “Ülkemizde ve dünyada antibiyotik kullanımına dair kısıtlar getirilmişse de kontrol altına alınabildiğini söylemek maalesef zor görünüyor. Bu koşullar altında; antibiyotik kullanımı ve dirençlilik meselesinin bilim insanları ve bütün ilgili paydaşlar tarafından ciddiyetle ele alınmasına gereksinim vardır ve bu konuda da Akademi’miz kendisine verilen görev çerçevesinde önemli ve öncelikli konularda kamuoyunu bilimsel temelli olarak aydınlatma işlevi doğrultusunda benzeri çalışmalarına devam edecektir. Bilim insanlarımızın antibiyotik tedavisine alternatif olacak tedavi yöntemleri konusunda çalışmalarına özellikle ihtiyaç duyacağız.” dedi.

Antibiyotik dirençliliği konusunda devlet politikasına ihtiyaç var
Akademi Asli Üyesi ve TÜBA Gıda-Beslenme Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Kazım Şahin, çok önemli konuşmacılardan oldukça önemli bilgiler edindiklerini ve ifade etti ve varılan sonuçları şöyle sıraladı: “En önemli sonuç; özellikle, Sağlık, Gıda, Tarım Hayvancılık ve Çevre Bakanlıklarının iş birliğine ihtiyaç duyulduğudur; bu bakanlıkların mutlaka bir üst kurul oluşturmaları ve hızlı hareket etmeleri gerekmektedir. Koruyucu hekimliğe çok ciddi anlamda önem verilmesi, akılcı antibiyotik kullanımı konusunda mutlak surette eğitimin ehemmiyeti de altı çizilen başka bir husus oldu. Her nezle veya grip karşısında toplumun antibiyotik kullanmaması bu noktada halkın eğitilmesinin gerekliliği, özellikle enfeksiyon hastalıkları ana bilim dalından katılımcılarımızın da belirttiği gibi hızlı tanı yöntemlerine ihtiyaç duyulduğu, ilaçların en az ve en etkili dozlarının tespitinin gerekliliği görülmektedir. Aşı projelerinin mutlaka desteklenmesi, bilimsel kongrelerde “antibiyotik dirençliliği” konusunda oturumlar çoğaltılması ve ilaç mümesilliğinin tartışılması ve hatta kaldırılması gerektiğine dair konuşmalar gerçekleştirilmiştir. Antibiyotik dirençliliği konusunda devlet politikasının kesinlikle olması, ülkemizin bu konuyu sahiplenmesinin önemi öne çıkmıştır. Konuyla ilgili metodların akredite edilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Hayvanların yemlerine antibiyotik katılmadığı, 2006 yılından beri yasaklandığı ve bu konuda sıkı denetimlerin söz konusu olduğu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ifade edilmiştir.”

Türkiye’nin en çok antibiyotik yazan ülke sıralamasında birinci olması büyük bir talihsizlik
TÜBA Asli Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reşat Özaras ise “Çevreyi, insanı, hayvanı birlikte kucaklayacak olan bir antibiyotik yaklaşımının gerekliliği ortaya çıktı ve dolayısıyla böyle bir üst kurula ihtiyaç olduğu görülüyor.” diyerek başladığı konuşmasını “İnsan sağlığında antibiyotiklerin yeri tartışılmaz. Tarihsel olarak antibiyotiklerin insanlığa neler kattığını, ölümcül hastalıkları nasıl tedavi ettiğini ve yeni bir çağı açtığını biliyoruz. Ancak antibiyotiklerin direnç sonucu olarak kaybedilmesi, bizi tekrar 1940 öncesi o talihsiz dönemlere geri götürüyor olması, hem ülkemiz hem de insanlık için büyük bir tehdit.” dedi. Bu yüzden herkesin elinden geleni yapması gerektiğini ifade ede Prof. Dr. Özaras, özellikle nitelikli insan gücünün; uzmanlık ihtisası yapan öğrencilerin bu konuda bilinçlendirilmesi, ayırıcı tanının çok iyi yapılması, antibiyotiğin sadece ve sadece gerekli durumlarda kullanılması, diğer durumlarda kullanılarak riske edilmemesi, direnç tehditine karşı yeni bir malzeme ortaya koyulmaması, en kuvvetli silahımız olarak değerlendirilmesi bunun eğitimlerde yoğun olarak kullanılması önemli. Türkiye’nin en çok antibiyotik yazan ülke sıralamasında birinci sıraya oturmasının büyük bir talihsizlik olduğunu ve Türkiye’nin bu unvanı bir an önce üzerinden atması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Reşat Özaras “Bunu yapmak için yeterli irademiz de var. Mezuniyet sonrası eğitimleri artırarak halkımızı televizyon, sosyal medya ve çeşitli kampanyalarla bilinçlendirerek adeta hayatımızı değiştiren bu ilaçları gözümüzün önünde kaybediyor oluşumuzun önüne geçmeliyiz. Bunun için de burada bulunan ve bulunmayan herkese büyük görev düşüyor, bu kıymetli toplantı için ayrıca ok teşekkür ediyorum.” dedi.

Gıda katkı maddelerindeki antibiyotik ve antibiyotik etkili maddeler kısıtlanmalı
TÜBA Asli Üyesi veTÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Fatih Gültekin ise “Sempozyum sonunda bütün kurum ve kuruluşlarla halkın beraber çalışması gerektiği çok net görünüyor.” dedi. Prof. Gültekin “Özellikle belirtmek istediğim bir konu var ki; gıdalarda katkı maddesi olarak kullanılan nitin ve natamisin gibi antibiyotik olan ve antibiyotik etkili olan maddelerin de bu konuyla mücadele kapsamında kullanımının kısıtlanması Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından gündeme alınabilir veya tüketiciler bilinçlendirilebilir ve bu katkı maddelerinin yer aldığı ürünleri tercih etmezler ya da üreticilere de bu ürünlerin kullanıldığı gıda ürünlerinde farklı formülasyonların kullanılması teşvik edilebilir. Bu konunun da genel mücadele kapsamında katkı sağlayacağını düşünüyorum.” diyerek sözlerini sonlandırdı.