Depreme Bağlı Hukuki Sorunlar Ankara’da Tartışıldı

Depreme Bağlı Hukuki Sorunlar Ankara’da Tartışıldı

TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. İzzet Özgenç’in başkanlığını yaptığı “Depreme Bağlı Olarak Ortaya Çıkan Hukuki Sorunlar ve Çözüm Önerileri Sempozyumu” 6-7 Şubat’ta Ankara Hacı Bayramı Veli Üniversitesi (HBV) ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

İki gün süren sempozyumda; depreme bağlı olarak ortaya çıkan hukuki sorunları ele almak ve bunlara yönelik çözüm önerileri geliştirmek üzere hazırlandı; özellikle afet yönetimi, idare hukuku, ceza hukuku, medeni hukuk ve sigorta hukuku açısından depremin doğurduğu sorumluluklar detaylı şekilde incelendi. Ayrıca, geçmişte yaşanan depremlerden alınan dersler ışığında mevzuatın değerlendirilmesi ve geliştirilmesi gibi konular da ele alındı. Program TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Ankara HBV Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Naci Bostancı ve Ankara HBV Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhan Üzülmez'in konuşmalarıyla açıldı.

Sempozyumun ilk gününde Deprem ve Sebebiyet Verdiği Hasarlar’dan Mücbir Sebep Olarak Deprem’e toplam altı oturumda 33 bilim insanı 24 başlığı masaya yatırdı. İkinci gün  6 oturumda ise 29 bilim insanı ve yetkili 21 başlık hakkında konuştu.

Depreme bağlı hukuki sorumluluklar masaya yatırılıyor
Başkan Şeker, Türkiye’nin deprem gerçeğinden kaçamayacağının, deprem hazırlıklı olmak mecburiyetinden kaçmanın mümkün olmadığını ifade ederek sözlerine başladı. “Bu ve benzerleri dünyamız için ne ilk ne de son depremlerdir; kabul etmeliyiz ki depremler doğal jeolojik ve sismolojik temelli bilimsel açıklamaları olan hareketliliklerdir. Depremin zamanını farklı parametreleri kullanarak olasılık hesapları ile yaklaşık olarak belirlediğini beyan edenler olsa da mevcut bilimsel teknolojilerin sağladığı imkanlar çerçevesinde tespit ve tayin etme mümkün değildir. Bu sebeple bizler de depremlerle yaşamaya alışmak ve her daim hazırlıklı olmak zorundayız.” dedi.

Hükümetler nezdinde yapılan ciddi tedbir paketleri özellikle AFAD ve Türk Kızılayı çerçevesinde şekillendirildiğine ve bu konuda ciddi yatırımlar gerçekleştirildiğine dikkat çeken Şeker “Çalışmaların her birine yönelik olarak elbette olumlu ya da olumsuz pek çok şey söylenebilir. Bütüncül bakıldığında dünyada bizim yaşamış olduğumuz gibi 11 ili kapsayan bu büyüklükteki asrın felaketi sürecini yaşayıp bu denli çabuk toparlama sürecine girecek çok az devlet var. El birliğiyle, büyük bir kararlılıkla oluşturulan kurullarla 11 ili restore etmek ve yeniden ülkeye, hayat kazandırmak için çok çalışma yapıldı.” dedi. Kelimelerin artık kifayetiz olduğunu, giden canların geri gelmeyeceğini söyleyen Şeker, bundan sonrası için ise aynı acıları tekrar yaşamamak için yapılacak çok şey olduğunu vurguladı. TÜBA’nın deprem döneminde en sıkıntılı sürecini yaşadığını ifade eden Başkan Şeker “Öğrenci ve akademisyenlerin yanı sıra deprem sonrası üniversiteler kurtarma ekipleriyle iş birliği içindeydi, yaralılara yardım ve lojistik destek konusunda üniversiteler can simidi niteliğindeydi, bizzat şahit oldum. Üniversitelerin bu tür kriz durumlarında şehrin koruyucusu olarak güvenilir mekanlar oluşturması en önemli başlıklardan bir tanesi. Altyapısı döşenmiş güvenli alanların afet durumlarında önemi ortaya çıkıyor. Bunu deprem sonrası üniversite rektörleri, valilikler, kriz masaları ve idarecilerle yapmış olduğumuz görüşmelerde açıkça gördük.” dedi.

Fiziksel olarak hasar Telafi ediliyor ama ahlaki dejenerasyon düzeltilemiyor
Depreme karşı direnç geliştirmenin çok paydaşlı ve disiplinler arası bir anlayışla mümkün olacağını ifade eden Başkan Prof. Dr. Muzaffer Şeker: “Deprem öncesi ve sonrası işlemlerde duyarsızlıklar nedeniyle oluşan can kayıplarından ve hasarlardan tüm toplum katmanlarının az veya çok suçu olduğu bilinciyle konuya akademik ahlak, ticari ahlak, siyasi ahlak, hukuki ahlak ve iletişim ahlakı başta olmak üzere tüm vatandaşlarımızın özeleştiri yaparak deprem hasarının ahlak depremiyle de ilişkili boyutunun da değerlendirmede göz önünde bulundurulması gerekiyor. Fiziksel hasar ya da dejenerasyon düzeltilebiliyor ama ahlaki açı yozlaşmanın yaralarını sarmak maalesef mümkün olmuyor. Yaşanılan deprem felaketi bizlere bir kez daha afetlere müdahalenin afet yaşandıktan sonra değil, yaşanmadan önce risk azaltma çalışmaları ve gerekli hazırlıkları yapmakla başladığını gösterdi. Bu nedenle, iyi bir imar planlaması ve doğru yapılaşma koşullarının sağlanması kadar kapsamlı ve çağın gerekliliklerine uygun bir milli afet müdahale planı hazırlamak, özellikle de eğitim ve tatbikat aşamalarını işler hale getirmek oldukça elzem hale gelmiştir. Deprem sonrasının önceden planlandığı, bireylerin gerekli eğitimi aldığı ve toplumsal hazırlığın, duyarlılığın ve farkındalığın en üst seviyede olduğu sürdürülebilir bir afet yönetim sistemiyle kayıplar ve hasarları azaltabilir ve depreme karşı direnç oluşturabiliriz.” şeklinde konuştu.

Mevzuat değerlendiriliyor, yeni öneriler sunuluyor
Konuyu sağlıklı ele almak için bilim insanlarına düşen görevin hayati önem taşıyan “deprem”i, sadece mimar, mühendis, yerel yönetim ya da müteahhitler çerçevesinde değil, çok yönlü ve gerçekçi biçimde değerlendirmek olduğuna dikkat çeken Şeker “Bu hepimizin konusu, hepimizi ilgilendiriyor. Deprem öncesi, esnası ve sonrasında yapılması gerekenler de aslında Milli Güvenlik Kurulu başta olmak üzere tüm devlet kurumları tarafından sistematik şekilde gözden geçirildi ve değerlendirmeler güncellendi. Hukuki süreçlerle ilgili yapılması gereken başlıkları konusunda geçmişten bu güne kadar ders çıkararak güncelleme ihtiyacı ortaya çıktı. Depremin gün yüzüne çıkardığı hukuksal sorumluluklar üzerine konuşacak, eksiklerimizi, geliştirmemiz gereken yönlerimizi, teorik ve pratik anlamda yapmak zorunda olduklarımızı netleştirecek, çözümlerimizi ortak akılla masaya koyacağız.” dedi.

Rektörümüz Bostancı; Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini vurgulayarak, depreme ilişkin tüm çalışmaların can kayıplarının yaşanmaması hedefiyle gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etti. Deprem gibi afetlerin ortaya çıkardığı karmaşık hukuki sorunlar karşısında sempozyuma katılan akademisyenlerin iki gün boyunca önemli başlıkları müzakere edeceğini belirten Prof. Bostancı; programa katkı sunan paydaş kuruluşlar başta olmak üzere tüm katılımcılara teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı.

Hukuk Fakültesi  Dekanı Prof. Dr. İlhan Üzülmez ise; sempozyum hakkında bilgi verdiği konuşmasında, depremlerin hukuk disiplinleri yönünden ortaya çıkardığı meselelerin tartışılarak çözüm önerilerinin ortaya konulacağını ifade ederek, sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.