“Ortaçağ Temrenleri” TÜBA Tarafından Yayımlandı

“Ortaçağ Temrenleri” TÜBA Tarafından Yayımlandı

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Türk ve İslam Sanatları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alptekin Yavaş tarafından hazırlanan “Ortaçağ Temrenleri” TÜBA tarafından yayımlandı.

Ortaçağ Temrenleri, Sanat Tarihi-Restorasyon-Arkeoloji-Metalürji gibi farklı bilim alanlarını bir araya getiren multi-disipliner bir çalışmanın sonuçlarını içeriyor.
Anadolu-Ortaçağ kazıları arasında bulunmuş en büyük koleksiyon olan 12.200 adet ok ucunun yani temrenin bilim dünyasına kazandırılması fikriyle yola çıkan Doç. Dr. Alptekin Yavaş, nihayetinde bu fikri bir TÜBİTAK Projesi’ne dönüştürüyor. Adıyaman-Samsat Höyük kazılarında ortaya çıkan, Ortaçağın en büyük saldırı silahı okun esas yaralayıcı kısmı temren bu vesilesiyle tüm detaylarıyla inceleniyor. 4 yıl süren çalışma içerisinde; ilk olarak temrenler müzelerden ÇOMÜ tarafından sağlanan ofise taşınıyor. Ardından binlerce temrenin restorasyon ve konservasyon sürecine geçiliyor. Bu uzun soluklu çalışma Konservasyon Uzmanı Tuğba Yavaş ve Konservasyon Uzmanı Dr. Berna Çağlar tarafından gerçekleştiriliyor. Daha sonra Arş. Gör. Gökhan Meriç, Gizem Çetin, Emre Efe, Berkcan Bayraktar tarafından çizim ve fotoğrafla belgeleme çalışmaları devam ediyor. Tipoloji yurt içi ve dışı örneklerin tamamı göz önünde bulundurularak yapıldığı için uzun bir zaman alıyor. İşleve yönelik bir ayrımın yapılabilmesi için dönemin okçuluk risaleleri taranıyor, buradaki verilere uygun olarak temrenlere işlev kazandırılıyor. Ayrıca çalışmanın sonundaki temren sözlüğü için de dönemin bu risalelerin taranması, tespit edilen kavramlara uygun ve doğru izahların dönemin anlam dünyasına uygun izahlarının yapılmasına özellikle dikkat ediliyor. Bu yönleriyle kitap; Sanat Tarihi-Restorasyon- Arkeoloji-Metalürji gibi farklı bilim alanlarını bir araya getiren multi-disipliner bir çalışmanın sonuçlarını içeriyor.

Yavaş kitabın hazırlanmasına dek geçen süreci şu şekilde anlatıyor: “Adıyaman müzesindeki çalışmamızı bitirdiğimizde Konya-Kubadabad Sarayı, Eğirdir II. Gıyaseddin Keyhüsrev Kervansarayı, Afyon-Amorium gibi ören yerlerinde bulunmuş diğer Ortaçağ temrenlerini çalışma imkânı doğdu. Çalışmanın büyüyen bu ölçeğine yenileri eklendi, sonuçta, yurtiçi ve dışındaki toplam 82 ören yerine ait temrenler çalışma kapsamında ele alınıp değerlendirilmiş oldu.”

Doç. Dr. Alptekin Yavaş: “Anadolu’yu 24 yılda fethetmiş Selçuklunun, bir numaralı saldırı silahı okun teknik özellikleri hakkında maddi veriye dayalı hiçbir şey bilmiyorduk.”
Anadolu-Ortaçağ okçuluğu konusundaki çalışmaların sanılanın aksine çok az olduğunu söyleyen Dr. Yavaş, bunun başlıca sebebi Selçuklu döneminden günümüze ulaşmış orijinal ok veya yayın olmaması olduğunu dile getirdi ve “Okçuluğa dair en fazla veri okun ucunda yer alan ve esas yaralamayı gerçekleştiren demirden temrenlerden sağlanabilirdi. Osmanlı ve Anadolu öncesi Türk okçuluğu konusunda oldukça fazla bilgi ve maddi veri olmasına karşın, bu iki dönem arasındaki Selçuklu çağına ait çok az bilgimiz olması dikkat çekicidir. Anadolu’yu 24 yılda fethetmiş Selçuklunun, bir numaralı saldırı silahı okun teknik özellikleri hakkında maddi veriye dayalı hiçbir şey bilmiyorduk. Bu konudaki anlatımlar maddi veriye dayanmayan daha çok Osmanlı dönemi verilerinden ibaretti. ÇOMÜ Merkez laboratuvarlarında Metalürji Mühendisi Dr. Ümit Güder’in gerçekleştirdiği Sem-Edx ve Mikro Sertlik gibi analizler neticesinde Ortaçağ dönemi temrenleri konusunda ilk kez kantitatif verilere dayanan izahlar yapabilme imkânı yakaladık. Bu veriler Ortaçağ savaşlarının sonuçlarına niceliksel izahlar yapabilmemizi sağlayacak. Ayrıca bu verileri Filistin bölgesindeki Haçlı kalelerinde bulunan temrenlerle, Bizans yerleşimi Amorium örneklerinin sonuçlarıyla mukayese ederek, dönemin üç büyük gücü Selçuk-Haçlı-Bizans ordularının savaş kabiliyeti ve aralarındaki savaşların değerlendirilmesi hususunda niceliksel veriler elde etmiş olduk. Böylece, bu güçlerin askeri rekabetlerini okucu (temren) üzerinde yorumlayabilecek sağlam kantitatif verilerimiz oldu.”

Alptekin Yavaş ayrıca, kitabın en önemli hedeflerinden birinin de kazılarda elde edilmiş temrenlerin dönemindeki teknik yapısı, işlevi ve hangi orijinal terimlerle anıldığını ortaya koyabilmek olduğunun altını çizdi.

“Türk Savaş Tarihinin bir numaralı silahına ilişkin maddi veriye dayalı objektif herhangi bir bilgimizin bugüne kadar olmaması ilginç değil mi?”
Tarih biliminin esasen yazılı kaynaklara dayandığını ama yazılı verinin suskun olduğu zamanlarda biçim tarihine ilişkin verilerin çok önemli hale geldiğini ifade eden Yavaş “Son yıllarda Avrupa Savaş Tarihi çalışmaları geniş yüzey araştırmaları ile geniş bir uygulama alanına dönüştü. Maddi veriye dayalı tarih araştırmaları ülkemizde çok az. Rahmetli Halil İnalcık Hoca’nın Osmanlı Kuruluş dönemini, incelerken bütün erken Osmanlı kalelerini tek tek gezdiğini, hatta bazılarında kazılar yapılmasına ön-ayak olduğunu biliyoruz. Maddi veriye dayanmadığı zamanlarda, üstüne üstlük o konuya ilişkin yazılı belgelerde çok sınırlı ise tarih yorumları tamamen hamasete kayıyor. Türk Savaş Tarihinin bir numaralı silahına ilişkin maddi veriye dayalı objektif herhangi bir bilgimizin bugüne kadar olmaması ilginç değil mi? Büyük savaş zaferleri veya yenilgilerinin sebeplerini teçhizat açısından sorgulamak; onu da kazı buluntularına dayalı yapmak bugüne kadar açıkçası tercih edilmemiş. Bu türlü araştırmaların mukayeseli savaş tarihi çalışmalarına niceliksel veriler sunacağı açıktır. Örneğin, bir Selçuklu-Haçlı savaşının sonuçları konusunda çalışıyorsak, mücadeleyi, dönemin en önemli savaş teçhizatı üzerinden değerlendirebileceğimiz bazı niceliksel verilere sahibiz.” dedi.

“Bu çalışma Ortaçağ temrenlerini; morfolojik kronolojik, terminolojik, tipolojik ve metalürjik açılardan ele alıyor.”
Açıkçası temrenleri metalürjik açıdan incelemek istediğimizde Haçlı-Bizans örneklerini çalışan yabancı meslektaşların da (en azından Ortaçağ dönemi için) konuyu bu şekilde ele almadıklarını; örneklerimizi mukayese için gerekli analiz ve onların niceliksel sonuçları olmadığını gördük. Bu anlamda çalışma İsrailli, Rus ve diğer yabancı meslektaşlarımızın da merakla beklediği bir yayındı. Nihayetinde kazıda bulduğumuz bir temrenin, hangi tipte olduğunu, hangi orijinal terimle çağında anıldığını, hangi teknik özelliklere sahip olduğunu ve nihayetinde hangi amaç için kullanıldığını iyi-kötü söyleyebileceğimiz bir araştırmamız var. Bu kitap Ortaçağ temrenlerini, morfolojik (biçim boyutu), kronolojik (zaman boyutu), terminolojik (ifade/anlam boyutu) tipolojik (kategorik boyutu) ve metalürjik (malzeme ve içyapı boyutu) açılarından ele alıyor. Bu haliyle kitap alanı için bir ilk özelliği taşıyor.